19. yüzyılın sonlarına doğru binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip olan liman şehri Kandıra eski ihtişamlı zamanlarından yavaş yavaş uzaklaşıyor, güneyde Ada Bazar şehri tarım, ticaret ve endüstrinin merkezi olma yolunda hızla ilerliyordu. Osmanlı hükümeti tarafından 1871 yılında hayata geçirilen Vilayet Nizamnanesi ile kaza statüsünden nahiye statüsüne alınan Karasu, idarî açıdan Kocaeli Sancağı’nın Kandıra Kazası’na bağlı bulunuyordu.
93 Harbi’nden sonra Müslüman Türklerin anavatanı olan Balkanlar ve Kafkasya’nın Ruslar tarafından işgal edilmesi sonucunda zulme ve soykırıma uğrayarak topraklarını terk etmek zorunda kalan muhacirlerin Ada-Bazarı ve çevresine yerleştirilmesi, ilk başlarda her ne kadar yoksulluk ve sefalete yol açmış olsa da ilerleyen yıllarda, yaraların sarılmasıyla birlikte bölgeye ekonomik canlılık getirmişti. 20. yüzyılın başlarında Adapazarı, Karasu ve Kocaali’nin nüfusu, aldığı göçlerle her geçen gün artıyordu. Bu durum en başta pek çok sıkıntıyı beraberinde getirse de zaman geçtikçe bölgenin sosyal ve iktisadi açıdan canlanmasını sağlıyordu. Kandıra ise her geçen gün kan kaybediyor, eski günlerinden hızla uzaklaşıyordu. Karasu ve Kocaali halkı ticari ilişkilerini Ada-Bazarı ve Hendek ile kuruyor, hükümet işleri haricinde Kandıra’ya gitmeyi tercih etmiyorlardı. Durumun böyle olmasında mesafenin uzak olması, yol sorunları ve güvenlik probleminin de payı bulunuyordu.
Karasu Nahiyesi İdare Meclisi’nde bu konuyla alakalı bir komisyon kuruldu. İncirli’den Hacı Kıstı Efendi ve Kocaali’den Abdullah Efendi meclis tarafından komisyon vekili olarak görevlendirildiler. Komisyon, tasarıyı oluşturup nahiye meclisine sundu. Yapılan görüşmeler neticesinde Karasu’nun artık Kandıra’ya bağlı kalmasının bir anlam ifade etmediği, Kandıra’nın çok uzak olduğu, daha yakın olan Adapazarı’na bağlanılması gerektiği tasarısı oy birliğiyle kabul edildi. Böylece 13 Ekim 1898 tarihinde saat 11:00’de nahiye müdürü, muhasebe müdürü, tahrirat müdürü, müftü, Gayrimüslümlerin ruhânî temsilcileri ile halk tarafından seçilen iki Müslüman ve iki Gayrimüslim üyenin imzasıyla Dâhiliye Nezareti’ne bir arzuhal yazıldı.
Arzuhalde, Adapazarı’na bağlanma talebiyle ilgili olarak daha evvel 24 Aralık 1897 ve 24 Mart 1898 tarihinde iki kıta telgraf çekildiği ancak yetkili mercilerin cevap verme tenezzülünde bulunmadığı vurgulandı. Kandıra ve İzmid Mutasarrıflığı’ndan bir cevap gelmediği için bu kez bir üst makam olan Dâhiliye Nezareti’ne arzuhalde bulunulduğu ifade edildi. İncirli Telgrafhanesi’nden çekilen dilekçe, “Talebimizin değerlendirilmesini serâfer Padişah nâmına umûmiyetle lütuf ve merhametlerine dehâlet eyleriz fermân” şeklinde son buldu.
Karasu idarecileri ve halkı tarafından 24 Aralık 1897 tarihinde başlatılan Karasu’nun Kandıra’dan ayrılıp Ada-Bazarı’na bağlanma talebi, 1901 tarihinde son bulmuştur.
Kaynak:
Başkanlık Osmanlı Arşivi, DH.TMIK.S. 19/72.
Başkanlık Osmanlı Arşivi, DH.TMIK.S. 20/32.