Ben resmen cebelleşiyorum ve içimdeki can kırıklıkları boğuveriyor kaçıyorum kara yuvarlaktan hatta prangalılardan ama senden geriye ise bir hiç var…
İçim soğumuyor, aptal gibi nasıl kaybediveririm neden bu kadar savaştım. Her şey eninde sonunda göç etti kalbim ise çoktan manasızlaştı. Elvedalar soğuk.
Kalbim körleşti. Umutlar geriye tökezliyor, sen pencere kenarında olmayan çiçeklerimsin…
Gölgeleri takip edin onlar size ayna olmayı öğretir.
Kalbimden vedasız gitmek mi kolaydı. Şimdi denk gelsek bir tebessüm bile edemezsin çok mu zordu o gece sırtını gökyüzüne vererek bana gelip ben gideceğim demek, elbette kolaydı belki bu kadar kırılmazdım çünkü vedalar kalbi erdemleştirirdi.
Artık günler bitti.
Belki denk geldik ama ben seni görünce arkadan adımlarımı yavaşlattım geriye gitmek istemedim çünkü vedasız giden ben değildim sonra usulca yanından geçtim ve hayır ya hayır bu sefer kalbimden geçeni yazmayacağım çünkü ben sana kalbimi değil sırtımı döndüm ki zaten içimden göçtü bazı şeyler…
Göçü verdi Göğün prangalıları…
Sen artık benim pencere kenarında olmayan çiçeklerimsin…
Kaçamaya çabaladığım, kelimeleri tükettiğim sırtımı gökyüzüne dayadığım sen benim olmayan çiçeklerimsin işte..
Kaç gün ne kadar şiir kaç bardak veda, sil baştan şiirleri dünyayı, prangalıları seni beni…
Evet senin kalbin yırtıktı, sen sevmeyi sarılmayı bilmiyordu. Kusursuz değildin, kelimeler bir sözleşme parçası asıl senin kalbin paçavraydı. Belki de sadece seven bendim.