Bölge tarihinde şu ana dek yaşanan en kanlı çatışmalardan biri de 10 Mayıs'ta patlak verdi. O tarihten bu güne "sadece dört gün içinde "İsrail tarafından düzenlenen saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı 31'i çocuk, 19'u kadın olmak üzere 122'ye yükseldi, yaralı sayısı ise an itibariyle 900'e ulaştı." Peki, ilk kıvılcım nereden çıktı, gerginlik nasıl bu noktaya ulaştı?
- İsrail, Kudüs’te kurulmak istenen iftar sofralarını engelledi.
- 6 Mayıs günü Sait Yusuf Muhammed Odeh adlı 16 yaşındaki Filistinli genç Nablus'ta İsrail askerleri tarafından öldürüldü.
- 7 Mayıs, Filistin'in başkenti Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah mahallesinden zorla tahliye edilmek istenen Filistinlilerin protestolarına sahne oldu. Aynı gün İsrail polisi Mescid-i Aksa'yı hedef aldı ve cami içinde namaz kılan cemaate ses bombalarıyla saldırdı.
Ve sonrasında Filistin'den atılan bombalar İsrail'in fazlasıyla karşılık vermesiyle devam eden süreç bugünlere geldi. Herkesin aklında şu sorular var; dünya neden bu yıkıma göz yumuyor, nasıl izin veriyor, niye tepki göstermiyor, yaptırım uygulamıyor?
Çünkü kapitalizm suç ortaklığı yaratır, sömürgecilik ideolojik birliktelik doğurur. İsrail’e tepki göstermek kendi varlığını inkâr haline gelir. İsrail terörist devleti değildir. Maalesef dünya budur! Güçlüysen her şeyi yaparsın değilsen hedef olursun ne acı bir tablo değil mi?
Arap Birliği şiddetle kınar, Birleşmiş Milletler yıkım ve tahliyeleri durdurma, ABD ve İngiltere gerilimi azaltma çağrısı yapar. Türkiye esip gürler. Sonuç ne olur derseniz, İsrail yapacağından bir adım geri atmaz, zulmünü azaltmaz. Bu hep böyle oldu olmaya devam eder.
9 milyonluk ülke tüm orta doğuya kafa tutuyor istediğini de yapıyor. Bize karşı da aynı 2010 yılındaki Mavi Marmara olayını hatırlayınız. Uluslararası sularda 6 gemimize yapılan müdahale sonucu gemilerde bulunan aktivistlerden bir kısmının öldürülmesi, bir kısmının yaralanması ve gemilerin yolcularıyla birlikte rehin alınması ile sonuçlanmıştı. Altı buçuk yıl sonra bu aşağılanmayı 20 milyon dolar tazminat karşılığında kapattık!
Peki, Filistin ile Türkiye'nin güçlü bir bağı var mı? Hayır yok. Filistin hemen hemen hiç bir konuda yanımızda olmamış bırakın yanımızda olmayı karşımızda olmuştur. Kıbrıs sorununda Rum tezlerini İslam Konferansı Örgütü’nde savunduğu için Mahmud Abbas’a ayrıca teşekkür eden Hristofyas, Ramallah’ta Rum temsilciliği açılacağını, Filistin’le ekonomi, turizm ve eğitim alanlarında ikili anlaşmaların hayata geçirileceğini açıklamıştı. Ayrıca resmi olarak KKTC'yi devlet olarak tanımamıştır.
2019'da Pkk/Ypg'ye karşı yürüttüğümüz operasyonu resmi olarak kınayan Arap ülkelerinden biride Filistin. Burada amacım Filistin'i kötülemek falan değil. Bir bağımız yok, "Mehmetçik Kudüs'e" sloganları abesle iştigal geliyor bana. Ne münasebet benim askerim benim kardeşim orta doğuda ne için ölecek? Sizleri mantığa vicdanlı davranmaya davet ediyorum.