Dünyaya ilk geldiği andan itibaren yardıma muhtaç olan bebek; kendisinin ihtiyaçlarını karşılayacak, kendisini sevecek ve koruyacak bir varlığa ihtiyaç duymaktadır. Bu varlık genellikle annesi yani kendisiyle dokuz ay aynı bedeni paylaştığı kişi veya ilk bakım vereni olmaktadır.
Anne bedeninden doğumla birlikte ayrılan bebek, ilk ayrılık kaygısını yaşarken tek tanığı olan bakım verenine bağlanır, böylece ilk bağlanma gerçekleşir. Tüm ihtiyaçlarına yanıt veren kişiye olumlu tepkiler vermeye başlayan bebek, her an bağlandığı kişiyi aramaktadır. Yeme, içme, sevgi, güven gibi duyguları derinlemesine hisseden bebek zamanla ikili ilişkinin tadına varacaktır. Gülümsemeye, anlamlı bakışlara ve hayatı boyunca en önemli mesajlardan birini almaya başlayacaktır: “Değerli ben ve güvenilir o”
Bebeğin ihtiyaçlarına karşılıksız kalındığında veya tutarsız davranıldığında anne ile arasında güvensiz bir bağ oluşur, güvensiz bağlanmış bebek sürekli kaygılı ve stresli olmaktadır. Böyle durumlarda anneler, sürekli bebeklerinin ‘zor’ olduğundan yakınırlar. Anne-bebek ilişkisindeki bu güvenli ve güvensiz bağlanmalar; anne-çocuk ilişkisinde, anne-ergen ilişkilerinde hatta ileride romantik eş ilişkilerinde de etkisini göstermektedir.
Güvenli bağlanma duygusuyla büyüyen çocuklar, annelerinin ihtiyaç duyduklarında yanında olacağını bilir ve yeni şeyler denemekten korkmazlar. Okula yeni başlayan çocuk annesinin yokluğunda ağlamaya başlar, lakin sınıfın kapısından belirdiğinde, çocuk sakinleşir, yeniden güler ve oyunlara devam eder, önemli olan bu süreçte çocuğun ‘güvenli bağ’ duygusunu okulu ve arkadaşları içinde geliştirmesidir.
Birincil bağlanma figürü anne olsa da temel bağlanma aynı zamanda babayla da gerçekleşir. Acıktığında, yorulduğunda, temel ihtiyaçları için anneye duyulan bağımlılık; aktif oyunlarda, gülümsemelerde, sosyalleşmelerinde ise babaya bağımlılık belirginleşmektedir.
Bebekler anne ve babanın sevgisini ilk önce bilincine kaydeder. Anne ve babasını gözlemleyen bebek, anne ve babasının iki farklı insan olduğunu ve farklı sevgi pencereleri olduğunu anlayacaktır, bu durum gelecekte ki ilişkileri için önemlidir.
Bağlanma bozukluğunun birkaç örneği ise şöyledir; bakım veren kişinin veya bakıcının sık değişmesi, bazı nedenlerle anneden erken ayrılma, annenin doğum sonrası depresyonu, çocuğun uzun saatler yalnız kalması, genç ve deneyimsiz ebeveynler, çocuğun erken aylarda ekrana izlemeye başlaması, istenmeyen gebelik ve ya üst üste çocuk sahibi olma…
Sevgili ebeveynler, insanın yakıtı sevgi ve kendini değerli hissetmektir. Bebeğin savunmasızca geldiği dünyada onu sakinleştirecek, güçlendirecek tek şey ebeveyn ilgisi ve sevgisidir. Unutmayın ki; bağlanma yaralanmaları sarılabilir. Güvenli bağlanma sonradan da kazanılabilir. Bu süreçte güven hissettiğiniz sevdikleriniz ve ya profesyonel bir destek yardımcınız olabilir.
Öncelikle ebeveyn olarak kendinizle barışın, böylece çocuğunuzda yaralanmadan serpilecektir.