Karasu’da sokağa çıkıp şöyle bir etrafınıza bakın. Mahallenizden başlayın, ilçe merkezinde dolanın, neler göreceksiniz neler...
Sinirlerinizi zıplatan sorumsuz ve saygısızlar da var kendi hayatından önce yanındakini, çevresindekini ve sorumlu olduğu kişileri düşünen de var. Çeşit çeşit durumlar.
Hastaneden kaçıp sokakta gezeni de biliyorum, 14 gün evinde olması gerekirken telefonunu evde bırakıp markete gideni de. Maskeyi çene ve dirsek aparatı yapan cahili de görüyorum, Atatürk Bulvarı’nda fosur fosur sigara içen zıpçıktıyı da.
Bunlar her toplumun zayıf halkalarıdır, geçelim o cahilleri. geleyim asıl değinmek istediğim güzel yürekli insana.
Eşi kamuda çalışıyor ve pozitif olup evinde izole tedavi görüyor. Kendisi de öğretmen. Ailesi de neredeyse tamamen pozitif. Öyle ya kaçışı yok kendisi de olmalı...
Ama belirti yok, test yaptıramıyor. Canım ülkem, ölmeye ramak kala test yapılıyor. Ama güzel insan hocamız, öğrencilerini düşünüyor ve test yaptırma konusunda zorluyor şartları.
MEB personeli olduğunu söylese de böyle bir mevzuat yok deyip yapmıyorlar. Okuluna gitmiyor, doğru özel hizmet veren işletmenin yolunu tutuyor.
Veriyor cebinden 250 lira, yaptırıyor testini iş güvenliği firmasına. İçini kurt kemirirken nasıl gitsin okula? Şimdi içi daha rahat, pozitif olmasına üzülmüyor, okuldaki minik yavrularına bulaştırmayacağının sevinciyle evinde tedaviye çekiliyor.
Böyle güzel insan işte bu hocamız. İsmi bende saklı, amacım kurumları kötülemek, kişiyi yüceltmek değil. Öğretmenliğin bir meslek olmadığını kanıtlayan bu güzel insana şükranlarımızı sunmak.
Yukarıda saydığım cahilliklere öfkelenirken, bu güzel fedakarlığı duydum gün içerisinde ve tüm öfkem akıp gitti.
Hastanelerimizde Koronavirüs servisleri dolu olabilir ama yarın her hastaneye CAHİLİYE bölümü açılsa, inanın boş yer kalmaz, ayakta tedavi etsen yine yetmez.
Bu cahillik de okumamışlıktan değil, kusura bakmayın ama merkeplikten. Mekteplisi de cahil, alaylısı da. Allah sonumuzu hayır etsin.