Çok üzülüyoruz. Yasımızı tutmaya devam ediyoruz, peki bu şekilde şehitlerimize olan borcumuzu ödeyebilir miyiz?
Vatanını seven görevini en iyi şekilde yapandır. Bize yakışan ne yapıyorsak en iyisini yapmaktır. Öğretmen, doktor, boyacı, imam, mühendis, ev hanımı fark etmez. Herkes işini en iyi şekilde yaptığında sorun kendiliğinden çözülecektir. İşte bu yüzden daha çok dokunalım kalplere, çocuklarımızın gözlerinin içindeki ışığa odaklanalım.
Hala vaktimiz varken daha çok inanalım. Gözlerindeki o masum bakış ve küçücük yüreklerinin içindeki kocaman sevgi kurtaracak vatanı. Daha çok önem verelim öğrencilerimize, anlatalım onlara geçmişi ve geleceği, sorumluluk yükleyelim. Çok küçük yaştan itibaren çocuklara kendi ayakları üzerinde durmayı öğretelim, bu ilk olarak ailede başlayacaktır.
İki yaşından itibaren kıyafetlerini kendileri giymeye başlasın, güvenelim onlara, her daim güç verelim, güç verelim ki güçlensinler. Çocuğunun elini tutan ya da kucağında taşıyan, her an onu korumaya hazır anne rolünden ziyade, hayatı deneyimlemesine müsaade edelim. Sınıfta öğretilen her bilgi yaşamın içinde yeşerir.
Yaşamın içinden gerçekliği yakaladıkları sürece daha başarılı olacaklardır. Bu yüzden daha adaletli olsun avukatlarımız, savcılarımız. Daha hassas olsun hemşirelerimiz, doktorlarımız. Daha ilgili olsun memurlarımız. Daha güvenlikçi olsun polislerimiz. Daha bilinçli olsun gençlerimiz-öğrencilerimiz.
Güzel çocuk yetiştirsin annelerimiz, babalarımız. Daha çok çalışalım, sen ya da ben kurtaramayız hiçbir şeyi ancak hep birlikte el ele verelim, kötülükleri unutalım, kendi içimizden başlayalım onarımlara, yeni umutlara, yeni hedeflere doğru yol alalım. Bu vatan bir kenara geçip ağlamayı değil bir önceki günden daha fazla çalışmayı hak ediyor.
Güzel günler göreceğiz, güneşli ve berrak günler yaşayacağız, ülkemize baharı yaşatacağız, işte o zaman vatana olan borcumuzu ödeyeceğiz.
Geç değil, tam zamanı…