Engel bizim zihnimiz

Hasret Aksoy'un "Engel bizim zihnimiz" başlıklı köşe yazısı

Engelliler Haftası, hepimiz için bir aynadır. Toplum olarak “Engelli bireylerin hayatını kolaylaştırmak ve onlara eşit haklar sunmak konusunda neredeyiz?” bu sorunun cevabını aramak için bir fırsattır. Ne yazık ki, bu hafta yalnızca birkaç etkinlik ve kampanyayla sınırlı kalıyor, gerçek bir farkındalık oluşturulamıyor. Ülkemizde engelli bireyler hala hak ettikleri seviyede eğitim, istihdam ve sosyal yaşama katılım olanaklarına sahip değil. Bu eksiklik yalnızca onların değil, hepimizin vicdani bir sorumluluğudur.

Özellikle eğitim alanında karşılaşılan sorunlar, engelli bireylerin hayatını doğrudan etkiliyor. Kaynaştırma sınıflarında eğitim alan çocuklar, gerekli desteği alamıyor; kimi zaman akran zorbalığına maruz bırakılıyorlar. Özel eğitim kurumlarında ise, yalnızca uzaktan eğitimle sertifika almış kişilerin engelli çocuklara eğitim verdiği durumlarla karşılaşıyoruz. Oysa bu çocukların ihtiyaçları son derece özel bir yaklaşım gerektirirken, bu tür yetersiz uygulamalar, onların hayatlarını iyileştirmek yerine daha da zorlaştırıyor. Eğitim, uzmanlık ve vicdan gerektirir; bu çocukların profesyonel eğitimcilerle çalışması hayati bir önem taşır.

Eğitim yalnızca bir bilgi aktarımı değildir; bir bireyin kendini güvende hissettiği, özgüven kazandığı ve toplumun değerli bir parçası olduğunu hissettiği bir süreçtir. Ancak ülkemizde bu süreç, engelli bireyler için hala birçok engelle doludur. Eğitim kurumlarında öğretmenlerin yeterliliklerinin sıkı bir şekilde denetlenmesi, eğitim kalitesinin artırılması ve kapsayıcı bir sistemin oluşturulması, yalnızca engelli bireylerin değil, toplumun genelinin faydasına olacaktır.

Eğitimdeki sorunların yanı sıra, erişilebilirlik ve toplumsal duyarlılık konularında da ciddi eksikliklerimiz var. Engelli bireyler için şehirlerimiz ne kadar erişilebilir? Kamusal alanlarda hareket etmelerini ne kadar kolaylaştırıyoruz? Onları sosyal yaşama dahil etmek için ne kadar çaba sarf ediyoruz? Bu soruların cevapları, toplum olarak gerçek bir sınavda olduğumuzu gösteriyor.

Toplumun her kesimine büyük bir sorumluluk düşüyor. Aileler, eğitimciler, politikacılar ve bireyler olarak, çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren empati ve saygı değerlerini aşılamalıyız. İnsanların farklılıklarını kabul eden, duyarlı ve adil bireyler yetiştirmek, hepimizin öncelikli görevi olmalı. Çünkü engelli bireylerin topluma katılımını artırmak ve yaşamlarını kolaylaştırmak, yalnızca onların değil, toplumun tümünün iyileşmesini sağlar.

Unutmayalım ki engellilik, bireyin fiziksel ya da zihinsel durumundan ziyade, toplumun ona sunduğu olanaklarla ilgilidir. Bir insanın tekerlekli sandalyesi olabilir; ama ona engelsiz bir yol sunduğunuzda, hayatı özgürce yaşayabilir. O yolu açmadığınızda ise, asıl engeli siz yaratmış olursunuz.

Bu nedenle, Engelliler Haftası yalnızca bir farkındalık haftası değil, hepimiz için bir değişim çağrısı olmalı. Engelli bireylerin hak ettikleri nitelikli eğitimi, onurlu yaşamı ve eşit hakları almalarını sağlamak bir lütuf değil, bir zorunluluktur. Hep birlikte daha duyarlı, daha adil ve daha kapsayıcı bir gelecek inşa edebiliriz. Çünkü gerçek engeller zihinlerdedir ve bu engelleri kaldırmak bizim elimizdedir.