Emin olmak

Tugay Bilgen'in "Emin olmak" başlıklı köşe yazısı

Zihnimizde cevap bulamadığımız, içinden bir türlü çıkamadığımız düşünceler ve sorular hep oldu. Bu düşünceler gecelerimize, güzel geçebilecek anlarımıza mal oldu. Nasıl? Neden? Niye? Soruları ile geçti onca gündüz ve gece. Kimimiz cevap bulamadıkça kendine kızdı. Kimi düşünmenin bir bela olduğunu söyledi ve düşünmemeyi öğütledi çevresine.

Dipsiz bir kuyu gibiydi bu düşünceler. Fark edemedikleri şey ise kuyudan çıkmak isterken tırmanmak yerine dibini kazmayı denemeleriydi.

İnsan bariz yanlışların peşinden neden koşar ki? Nasıl fark edemezler diyebilirsiniz. Size basitçe söyleyeyim. Çünkü onlar emindi. Yaptıklarından, sorularından, o soruyu sormaları gerektiğinden kısacası kendi gerçekliklerinden öyle emindiler ki, dünya onlara yanlış yapıyorsun dese de gösterse de hem sağır hem kör olmuşlardı. Bu durum emin olmuş bir zihin için hep böyledir. Fikrinden emin birisine laf anlatmaya çalıştıysanız bu dediğimi ilk elden tecrübe etmişsinizdir.

Size zihnin bariz bir kusurundan bahsedeyim. Bu kusur gerçeklik algımızdır. Zihin kendi gerçekliğine hapsolmuş ve onu gerçek zannetmektedir. Asıl sorun ise gerçekliğini oluştururken sadece gerçekleri kullanmamasıdır. Gerçekliğin harcına birde emin olduğu kanaatleri (inançları) katılır. Oluşan bu son ürün ise tüm dünya tarafından biliniyor zannedilir. Somut bir örnek üzerinden gerçeklik ve gerçek arasındaki farkı anlatmak istesem, masadaki pasta gerçek iken ondan bir lokma yediğinde aldığın lezzet gerçekliktir. Bir nevi gerçeğin zihnindeki tesiri gerçekliktir.

Gerçekliğimizin aslında tüm hayatımızı şekillendirdiğini de düşünürsek bu durum cidden tedirgin edici. Ama burada emin olmanın doğasını anlarsak kendimizi koruyabiliriz.

Emin olmak aslında şüphesiz olmaktır. Bu durumun bize gerçek gelmesinin sebebi tıpkı gerçekler gibi bizi etkilemesidir. Ama bize tuzağa düşmemek için aralarındaki farklar lazım. Gelelim farklara. Gerçek ondan emin değilsen de seni etkiler. Gerçek seni etkilediği gibi dış dünyayı da etkiler. Emin oldukların ise seni etkiler iken dünyaya bir tesiri yoktur. Emin olduğun bir konuda kendine değil dünyaya bakman gerekir. Dünyadaki değişimleri görmeye ihtiyaç duyarız. Eğer değişim yok ise bu eminlik içimdeki bir inançtır.

Şimdi size soruyorum. İçinde var olan ve dışarıda var olmayan bir şeyin nedenini, nasılını dışarıda ararsan bulabilir misin?

Tuzluğu yatak odasında ararsan ne kadar süre aradığının, bulmak için ne kadar çaba harcadığının bir önemi var mı?

Mutfağa bakmadıkça bu hikayenin sonunu tahmin etmek zor olmasa gerek.