Karasu, 1800’lü yılların son çeyreğine kadar bugünkü Küçük Karasu diye tabir edilen Karasu’dan yönetildi. Buraya Osmanlı döneminde Nefs-i Karasu yani Merkez Karasu adı verilmiştir. Sınırları Melen ırmağından Deniz Köyü’ne ve Sinanoğlu’na kadar uzanan bütün bu topraklar bugünkü Karasu Köyü’nün olduğu mekandan yönetiliyordu.
Kandıra’ya bağlı bir kaza olan Karasu, ulaşımda genel olarak denizi kullanıyordu. Akçakoca üzerinden Melen Ağzı, Kocaali, Kuyumculu, Karasu, Kalayköy (Küçükboğaz), İncirli, Tuzla, Deniz Köyü ve Şeyhler’e (Kaynarca) doğru uzanan bir sahil yolu bulunmaktaydı. Bu yolun Sakarya Nehri, Kitçik Boğaz Deresi (Küçükboğaz), Karasu (Maden) Deresi ve Melen Irmağı’nın sahil tarafları sonbahar, kış ve ilkbaharın sonlarına kadar genelde sular altında kalıyor, yaşam imkanları oldukça zorlaşıyordu. Pek işlek olmayan bu sahil yolu üzerinde bazı ırmakların üzerinde köprüler bulurken, Melen ve Sakarya nehri üzerindeki ulaşım sal, tekne veya çeşitli botlarla yapılıyordu.
Kuyumculu ve Karasu Köyü’nün aşağı tarafında Çamköprü adlı bir mevki bulunuyor. Yerli halk, burada eskiden köprü bulunduğuyla alakalı çeşitli rivayetler aktarıyordu. Bazısı ise köprü meselesinin tamamen efsane olduğu görüşünü savunuyordu. Kuyumculu’nun Çamköprü mevkiinde tarafımızdan yürütülen saha araştırmaları sonucunda bulunan mezar taşında, köprünün muhafızı olan bir kişi tespit edilmiştir. Kitabeden; köprünün Osmanlı Devleti tarafından yapıldığı, bakım ve onarımı için de bir memur atandığı açıkça görülüyor. Yazıttaki, “Bu civarda bulunan umum köprülerinin muhafızı idim” ifadesinden çevredeki diğer akarsuların üzerinde başka köprülerin de bulunduğu anlaşılıyor.
Kitabede Köprü Muhafızı’nın adı belirtilmemektedir. Kuyumculu’yu çok sevmiş olacak ki özellikle bu mahalde defnolunmayı vasiyet etmiş. Köprüden geçerken ruhuna fatiha okuyan kimselere de; “Fatiha-i şerif okumadan geçmeyen ihvanlarım, rica ederim.” şeklide teşekkür etmeyi de ihmal etmemiştir. Mezarı artık kullanılmayan, körleşen bir yol üzerinde bulunan bu güzel insanın ruhuna el-Fatiha…