Karasu Belediyesi’nin tahsil yöntemi geçtiğimiz aylarda polemik olmuştu ve mecliste de gündem dışı konuşulmuştu. Vergi boru olan vatandaşların haciz şoku yaşamasıyla basına da haciz isyanları bir bir yansımıştı.

Konuya dair taraf değiliz, fakat orta halli yorumlamak gerekirse dengenin kurulması yönünde hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Başkan İshak Sarı, meclis toplantısında “Ben bu alacakları tahsil etmekle görevliyim. Yoksa hesabı benden sorulur” diyerek görevini yaptığını söylemişti.

Madalyonun iki yüzü var. Biri, başkanın dediği gibi. Görevi tahsil etmek, aksi halde zimmetle suçlanabilir. Görevini yapıyor. Madalyonun diğer yüzü, borcunu ödemeyen vatandaş ile ödeyeni aynı kefeye koymak olmaz. Ödeyenin suçu ne, ödemeyenin suçu ne? Masaya yatırıp bakmakta fayda var.

Ödeyen zaten görevini yapmış, adı üstünde borçtan kurtulmuş, kafası rahat. Ödemeyen de olacakları göze almış demektir aslında. Bu durumda ne yapılırsa hak edecek mi? Mantıken evet. Ödemeyeni ertelemekle şahsen ödeyenin cezalandırıldığını düşünmüyorum. Ödemeyeni iki kat cezai durum bekliyor demektir.

Fakat ödemeyeni de 3-5 lira için mağdur edecek muameleye maruz bırakmak da çok da dengeli değil. Tamam adam haksız. Borcu var. 10-12 yıldır da ödemiyor. Hizmet aksaması ile cezalandırmak mantıklı. Ödemedikçe borç peşinden gelecek. Devlet, kimsede alacağını bırakmaz.

Araçlara icra koyarak vatandaşı yolda indirip mağdur etmek, misafiriyle ailesiyle günün, gecenin bir saati yolda bırakmak da çok uygun olmasa gerek. Burada kolluk kuvvetlerine sözümüz yok. Onların görevi aracı bağlamak.

Bu durumda önceki başkanlar suç mu işledi? O zaman yargılansınlar. Alacakların peşine düşmediler, asın gitsin durumu mu söz konusu olacak? İshak Başkan, kuralıyla oynuyorsa, harfiyen uyguluyorsa yapılması gerekenleri, o zaman belediye yapılanmasındaki bazı hataların karşısında neden uygulamada bulunmadı demez mi insan?

Belediye içerisindeki sorunlar karşısında aynı şekilde harfiyen adım attıysa sözümüz yok. Fakat inisiyatif alıp da çözüm konusunda kuralcı olmadıysa kendi vicdanına kalıyor iş. Her şey diplomasiyle, devlet kuralıyla işlemiyor demek. Bazen inisiyatif almak lazım diye düşünüyoruz.

.

YETİŞKİNLERİ KARNEYLE HİZAYA GETİRMEK

Yine geçtiğimiz aylarda belediye ile sendika arasında imzalan sözleşmeyle işçi maaşlarına yönelik bir güncelleme yapıldı. Beraberinde bir de puantaj sistemi getirildi. Yani koca koca adamlara, hanımlara karne veriliyor.

Baktığında mantıklı, güzel bir uygulama. Fakat zamanlaması biraz manidar oldu. Göreve gelinen ilk sene yapılmış olsa, disiplin için yapıldığı düşünülebilir. Fakat seçime bir yıl kala olunca her şey manidar adlandırılıyor.

Puantaj sistemi neden duruldu duruldu da 3.yılda akıllara geldi? Nedir bu sistem. Bir personel, iş niteliğine göre müdüründen puan alıyor. Puanı 59 olursa sınıfta kalıyor. Yani iş akdine son veriliyor. Bizim de yakından ilişki içerisinde olduğumuz bir personele uygulandı bile.

60 ve üzeri alırsa devam. Bazı çevrelerce modern mobing olarak algılanıyor bu sistem. Akla şu soru geliyor? Belediyede işleyiş mi duruyor? Disiplin sorunu mu var? Bankamatik işçisi mi var? Personele rehavet mi geldi? Cevaplar hayır ise neden puantaj sistemi? Dışarıdan kulağa hoş gelse de suistimale ve kullanmaya açık bir tehdit aslında. Dileriz vicdan terazisiyle verilir puanlar…