Yaşam içinde kullandığımız dil şüphesiz ki düşüncelerimiz üzerinde etkilidir. Bizler ilk sosyalleşmeye aile içinde başlarız. Aile içinde çoğunlukla ebeveynler tarafından bakılır ve büyütülürüz. Çocuk gözünde ebeveynler, ilk güven ve ilk sevgiyle tanıştıran, ihtiyaçları karşılayan sınırsız kahramanlardır. Bu nedenle çocuklar için ebeveynlerin sözleri ve davranışları pür dikkat izlenir ve taklit edilir. Ebeveynlerden duyulan veya görülen her durum bazen bilinçli bazen de bilinçsizce zihinde yer alır.
Peki, sevgili ebeveynler, çocuklarınıza nasıl bir dil kullanıyorsunuz?
Çocuklar için rol model olan ebeveynlerin hitap biçimleri ve yaklaşımları, çocukların kendilik ve benlik algısını etkilemektedir.
Ailede ki hitabet dili çocuğun gelecekte ki hayatını ve yaşam tarzını etkilerken, özellikle erkek çocuklarına prensim, paşam, dünyanın yakışıklısı; kız çocuklarına güzeller güzeli, prensesim, nazlı kızım ve her iki cinsiyet algısı içinde kullanılan aşkım, sevgilim gibi rol karmaşası yaratan kavramlar maalesef ki çocukları olumsuz yönde etkileme boyutuna kadar gidebiliyor.
Peki, çocuklara prensesim, paşam diye çağırmanın ne gibi olumsuz yönü olabilir ki? Dediğinizi duyar gibiyim! Çocuklara hitap ederken kullanılan paşam, kahramanım, prensesim, nazlı kızım gibi ayrıcalıklı ve üstünlük belirten kavramların sıkça kullanılması, çocukların bu sıfatları kendine özgü gerçekler olduğu algısıyla büyümesine sebep olur. Elbette bu sözcükler kullanılabilir, fakat yerinde ve yeterince olmasına dikkat edilmelidir.
Çocuklar ebeveynlerin kalbinde hiç büyümese de, gözle görülür bir gelişim sergilerken değiştirilmesi gereken hitap ve yaklaşımlar zorunludur. Evet, belki ebeveyn için oğlu dünyanın en yakışıklısı veya kızı dünyanın en güzelidir. Lakin hitap ederken bu durum çocuğun büyümesi ve kendine bir yaşam belirlemesiyle birlikte en aza indirilmelidir. Çünkü hayatının her evresinde karşılaştığı her insan çocuğunuzu böyle kabul etmeyecektir. Bu kavramların sık kullanımı ve çocuğun hayatının her evresinde devam etmesi yine çocuğun yaşamını ve çevresiyle olan ilişkisini etkiler. Çocuklarda narsist- kendini üstün görme bakış açısı yaratabilir.
Bu bakış açısıyla büyüyen çocukların ilkokul deneyimlerinde akranları ve diğer kişilerle sosyalleşirken ilk çatışması başlar ve daha sonra ki hayatlarında bir partnerle birleştiğinde de devam edebilir. Çocuklar ilk ev dışı sosyalleşmesinde evde sıkça anıldığı gibi bir ‘paşa’ veya bir ‘prenses’ olmadıklarını görürler. Lakin yıllardır hitap edilen etiketlemelerle büyüyen çocuk herkesin kendisine bir paşa veya bir prenses gibi davranılmasını bekleyebilir. Her çocuk ebeveyni için muhakkak değerlidir, lakin empati yolu ile diğer çocuklarında ebeveynleri için değerli olduğu bilinciyle çocukları yetiştirebilmek en büyük değerdir.
Belirli evrelere kadar elbette bu kavramlar ile sevgi belirtilebilir, lakin belirli evrelerden sonra çocuğa bir birey gözüyle bakılmalı ve her çocuğun özel olduğunu bilerek hitap sözcüklerini değiştirmek gerekir.
Peki, çocuklara nasıl hitap etmeliyiz? Genellikle kullanılan hitap sözcükleri aile içi rolleri ayrıştıracak ifadelerdir. Kızım, oğlum, evladım, çocuğum, kendi ismi… gibi gerçekte var olan ve evrendeki rolünü gösterecek hitaplar kullanılabilir. Çünkü çocuk paşam, prensesim veya sevgilim, aşkım gibi hitaplar için gerçek var olan değildir. ‘Ben çocuğuma karşı olan ‘büyük sevgimi’ bu kelimelerle ifade ediyorum’ diyenleriniz elbette olacaktır. Lakin çocuk hayatının her evresinde sizinle olamayabilir, gelişim evreleri çocuğunuzun yaşı ilerledikçe kendi yaşamını belirleyecektir.
Çocuğunuza yapılmasını istemediğiniz hiçbir davranışı kendi çocuğunuzun yapmasına vesile olmayın. Tam da bu durumdan dolayı çocukları prens ve prenses hitaplarıyla büyütmeyin. ‘Ben çocuğuma kıyamam’ yerine ‘güçlü oğlum’, ‘becerikli kızım’, ‘çalışkan oğlum’,’ yardımsever kızım’… gibi hayata hazırlayan kavramları serpiştirin sevgi çemberinize. Sözün anlamını ve etkisini hatta gücünü daha derinden görebilmemiz dileğiyle…