Günümüzde sıklıkla hem anne hem babanın çalışma yaşamı çocuğa ayrılan vakitten çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu nedenle anne-baba ve çocuğun bir arada oldukları süreler de kısıtlı olabiliyor.
Evde geçirilen vakitlerde ise genellikle çoğunlukla çocuğun ödevi, okulda yapılanlar ve yaptıkları, çocuğun kendisini nasıl hissettiği ya da gününün nasıl geçtiği üzerinde yoğunlaşıyor. Bunlar aile ilişkileri ve çocuğun gelişimi açısından çok önemli noktalar olmasına rağmen, ebeveynler çocuklarının her anlamda “hep iyi” olmasına odaklandığı İçin maalesef bazı sıkıntılar yaşanabiliyor.
Sizler “Bunda ne kötülük var?” gibi bir soru düşünebilirsiniz. Çocuğun kendini geliştirmesi, başarılı olması, ebeveynlerin onunla gurur duyması gibi açılardan bakıldığında tabikide çocuktan en iyiyi istemekte bir “kötülük” yok. Fakat ebeveynlerin devamlı ve sürekli “en iyi” beklentisinde olmalarının bazen olumsuz sonuçlar doğurabildiğini görüyoruz.
Anne-baba, çocuklarıyla birlikte olduğu kısıtlı zaman içerisinde, çocuklarını hep “mutlu” görmek istiyorlar. Okulda derslerinin hep iyi gitmesi, arkadaşlarıyla veya öğretmenleriyle birlikteyken hep iyi hissetmesi, arkadaşlarıyla olumlu iletişimler içerisinde olması ve evde de aynı şekilde hep mutlu olması beklentisi ile çocuğa yaklaşabiliyor.
Oysa olumlu duygular ve durumlar kadar olumsuzların da yaşam içerisinde çocukların karşısına çıkması oldukça doğal ve hatta bazıları öğrenme ve gelişim açısından çok sağlıklıdır.
Ebeveynler olarak çocukların da hepimiz gibi zaman zaman olumsuz duygular hissetmesinin normal olduğunu bilmemiz gerekir.