İçimde birikenler oldukça gökyüzü kokuyor.
Ağlamalar hep hayali ama sen hep yalansın be. Kaç gün sessiz ki, özlediğim adam sen hep yalan kalacaksın vedaların gibi hatta sözlerin gibi şimdi başka kadını sevmek seni adam etmeyecek.
Görmek istedim ama inanmak çok zorken ben kaçmalıydım kalbim ona ait değilken onu sevmeye çalışmamalıydım. Ya ne bileyim ben gökyüzüne beraber bulutlar çizmek istiyorum. Çocuklara hayal etmeyi fısıldamak isterken ben kalbime güvenmedim ve ona sarılmak istedim belki ona kalbimi verebilirdim.
Kalbim yorgun iken sinirli olurum ben çünkü kimse ile konuşamam, gülümseyemem ve kimseyi dinleyemem.
Aptal melodilere sabır edemiyorum çünkü özlediklerim bana anımsatmaktan başka bir şeye yaramıyorlar.
Aptal olmak isterdim kalbimi kimse kıramasın isterdim nedensizce yaşamak isterdim.
“Keşke hayatım boyunca tanıdığım bütün insanları unutabilsem”
İnsanlara kitap hediye edin, hayatı anımsayın... Prangalı olsan da zamanı duy aşk zaten oldukça cani
Önemse kalbini…
Anlatamadığım bir kalbim var özlediğim bir adam hatta kaybettiğim bir çocukluğum var der şair…
Çiçekler gibi özgür ol toprak prangalı değil özgürlüğün ta kendisi…
Fenerbahçe gibi sev. Güzel sev hayatı yakala ve koş hayallerinden
Yağmurda şiirler oku gökyüzüne ve koş delice.
Bla bla bla bla suretlerin düşünceleri. Şimdi anla kalbin özgür bırak ve pencere kenarında kalmasın çiçekler onlar ormana aitler…
Dans et çiçek perisi ile ve aşk ol ormana dedi şair ve kendisi çoktan aşık olmuştu orman perisine…
Şimdi şiirler bir periye mi yoksa ormana mı elbette şairin kalbine ait kalbindeki aşka.
Ve şair rüyadan uyanır, kalemi eline alsa da sadece kalbindeki aşk kalmıştır ve bunun dışında hiçbir şey hatırlamaz. Sonra düşüncelerine dalmışken bir an pencere kenar gider ve bütün penceresinin önü çiçekler ile doludur…