Beklenen artış olur mu?

Remzi Akbaş'ın "Beklenen artış olur mu?" başlıklı köşe yazısı

Biliyorum bu yazdıklarımın çok da önemi yok.  Yine de yazmak istedim. Geçtiğimiz yıllarda da çok yazdık. Çünkü ne kadar yazarsak yazalım ne kadar olumsuzlukları anlatırsak anlatalım, tıpkı Rus lider Stalin ve tavuk hikayesi gibi halkın çoğunluğu yine tercihini iktidar lehine kullanıyor.

Hikaye şöyle:

Rus lider Jozef Stalin bir gün sarayında kurmaylarıyla toplantıdayken, söz dönmüş dolaşmış, iktidar-halk sorununa gelmiş; oradakilerden biri, “Halkın yönetilmesi dünyanın en zor işlerinden biridir" deyince, Stalin, özel kalem müdürünü çağırıp emir vermiş:

Bana 8-10 tane tavuk getirin hemen!

Adam koşa koşa emri yerine getirmeye giderken, Stalin arkasından seslenmiş:

Birkaç avuç da darı getir!

Dışarıda kış kıyamet, odanın ortasında ise koca bir soba gürül gürül yanıyormuş… Ancak oda o kadar büyükmüş ki, odanın dip kısımları yine de soğuktan nasibini alıyormuş! Biraz sonra iki asker ellerinde tavuklarla gelmişler, ne yapalım şimdi der gibi öylece dikilmişler… Stalin emretmiş:

Bütün tavukların tüylerini yolun!

Herkes şaşkınlıkla bakmış birbirine; askerlerden birinin “Canlı canlı mı yoldaş?" sorusuna Sovyetlerin en güçlü adamı:

"Evet, canlı canlı" cevabını vermiş! İki asker, tam da Stalin’in yanında tavukların tümünün tüylerini canhıraş feryatlar arasında yolmuş… Yolunan her tavuk cıscıbıldak ve de kanlar içinde odanın en kuytu köşesine kaçıp büzülüyormuş; hepsi de aynı kuytu köşede birbirlerine sokulup ciyaklamaya başlamışlar!

Stalin hiç oralı olmadan, kurmaylarına dönüp,

"Bundan sonra olacakları iyi izleyin" diyerek sohbeti sürdürmüş…

Bir süre sonra bulundukları kuytu köşede iyice üşüyen tavuklar, yavaş yavaş, birer ikişer sobaya yanaşmaya başlamışlar; hiçbir fena davranışla karşılanmayınca da sobanın etrafına iyice yerleşmişler…

Stalin bu kez elindeki darılardan birkaç tanesini hemen ayaklarının ucuna bırakmış… Kısa bir zaman sonra tavuklar, yine birer ikişer, en fazla yarım saat önce can havliyle kaçtıkları yere de yanaşıp darıları yemeye başlamışlar… Birkaç dakika sonra tavukların tümü, Stalin’in ayakları dibinde dolaşıp darıları gagalıyormuş!

"İşte" demiş Stalin.

"Yönetme sanatı budur!"

Sonra da gülümseterek devam etmiş:

"Önce aç ve çıplak bırakırsın… Sonra yemek, giyecek, barınak bulması için yardım edersin… Sonuçta yaşamlarının senin vereceklerine bağlı olduğuna inanırlar, hatta iman ederler. İşte o zaman o halkı dilediğin gibi yönetebilirsin!

***

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek "Kötü günler geride kaldı" demişti.  Madem böyle, neden asgari ücret aylıkları yoksulluk sınırı altında kalıyor?

Nobel ödüllü Ekonomist Prof.Daron Acemoğlu, görüşmeleri devam eden asgari ücret konusunda, "Asgari ücreti yüzde 50'ye de, 70'e de çıkarsanız gelirleri artıramazsınız. Acilen verimliliği artırmak gerekir" dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türk-İş ve TESK temsilcilerinin de bulunduğu 19 Aralık'ta yapılan 3.toplantıdan da bir sonuç çıkmadı. İşçi ve işveren tarafı herhangi bir ücret artışı getirmedi.

Ancak toplantının ardından bir son dakika gelişmesi yaşandı ve Türk-İş, talep ettikleri asgari ücreti açıkladı. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, "Asgari ücrete yüzde 45 zam artı yüzde 20 refah payı istiyoruz" dedi.

Yani 29 bin 583 TL.

Oransal olarak yüzde 74 gibi bir artışa geliyor.

Böyle bir oran artışı mümkün mü? Kesinlikle değil. Aslında yapılan hesaplamalara göre böyle olması gerekir. O zaman özel sektör firmaları, işletmeleri ya batacak ya da küçülmeye gidecek. Bu da personelin işten çıkarılması demektir.

İşte bütün bunlar ortada dururken sendikaların belirlediği gerçekçi rakamları geçiniz; ''Asgari Ücret" hükümet ne verirse odur. Nokta!