Batılı besteciler niçin doğuya yöneldi ?

Avrupa müzik tarihinin ilginç, bestecilerin arayışlarıyla dolu ve bir o kadar da tartışmalı bir müzik tarihi vardır. Kurallara direnen veya bu kurallara rağmen müzikte sınır tanımayan besteciler de vardır, başka ülkelerin müzik kültürlerinden yararlanarak ortaya yeni şeyler koymaya çalışan besteciler de. Doğuya yönelme ve doğunun müzik cevherinden yararlanarak müzik ufkunu genişletme eğilimi Avrupa müziğinde eski sayılabilecek bir eğilimdir. Onikinci yüzyılda Avrupalı gezgin müzisyenlerin beslendikleri ve Avrupa müziğine birikim aktardıkları kaynak, bu gezgin müzisyenlerin dolaştıkları doğu, daha ziyade islâm kültür coğrafyası idi. Müzikle ilgili belki de dünyanın en heyecan verici düşüncelerinin kaynağı hep doğu olmuştur desek, yanlış bir şey söylemiş olmayız. Müzik hakkındaki en ilgi çekici felsefî yaklaşımlar, teoriler hatta melodiler doğudan çıkmıştır. Sadece Hind ve Çin müzik kültürüne bakıldığında uçsuz bucaksız bir müzik zenginliğine rastlanabilir. Bütün doğunun ve islâm dünyasının müzik cevheri toplamı muazzamdır ve bunun Avrupalı bestecileri etkilemesi kaçınılmazdır.

Ancak özellikle ondokuzuncu yüzyılın sonları ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Claude Debussy başta olmak üzere pekçok batılı bestecide doğu müziklerine eğilim ve eserlerinde bu etkiye rastlanabilir. Ondokuzuncu yüzyıl sonları ve yirminci yüzyıl ortalarına kadar müzikte gerçekten ciddî bir çıkış yakalayan Rus müzisyenleri, özellikle “Şehrâzâd” süitiyle Nikolai Rimski Korsakof, bu etkiyi anlatabilmek için en önemli örneklerden biridir. Albert Roussel gibi, ondokuzuncu yüzyılın son çeyreği ile yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış bestecilerde ise daha ziyade Hind müziği etkileri görülür. Roussel'in “Padmavati” adlı opera-balesi bunun açık bir örneğidir. Bazı Amerikalı bestecilerin, özellikle John Cage'in zen-budizmden etkilenerek bunu raslamsal müziğinde ortaya koyması, Henry Cowell'ın uzak doğu çalgı ve makamsal-modal yapılarını kullanması, yine yirminci yüzyılın önemli bestecilerinden Olivier Messianen'in Hind müzik birikimini ve yine Fransız besteci Pierre Boulez'in eserlerinde uzak doğuyu yansıtması, batılı bestecilerin arayışlarını ortaya koymaları bakımından önemlidir. Batı müziğinde bu arayışlar “Egzotizm” başlığı altında incelenir.
Özellikle ondokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla doğru ilerlerken ve yirminci yüzyılın da önemli bir bölümünde batılı müzisyenlerin doğu müziklerine yönelmeleri ve eserlerinde bu etkiyi bâriz bir şekilde görmek, batılı müzisyeni anlamak bakımından önemlidir. Bütün batı müziği, özellikle Avrupa müzik tarihi gözönüne alındığında bu arayışlar daha anlamlı hâle gelebilir ve Avrupalı müzisyenin, tıkanan Avrupa kültürü içinde bir tür çıkış yolu olarak anlaşılabilir. Meselâ Futurist (gelecekçi) müzisyenlerin arayışlarını da kültürel tıkanma ile açıklamak mümkün olabilir. Ama bu arayışların neden özellikle doğu müzik kültürlerine yönelik olduğu sorusu da önemsiz bir soru değildir. Bu doğu, oldukça geniş bir doğudur ve Arap, Fars, Türk gibi milletlerin müziklerini de kapsamaktadır.
Bu soruya verilecek cevaplardan bir tanesi, belki de doğuda, henüz kaybolmamış hikmete dâir izlerin varolduğu ve bu hikmetin, doğulu kültürlerin müziklerine de yansıdığı şeklinde olabilir.

Batılı besteciler niçin doğuya yöneldi ?
Avrupa müzik tarihinin ilginç, bestecilerin arayışlarıyla dolu ve bir o kadar da tartışmalı bir müzik tarihi vardır. Kurallara direnen veya bu kurallara rağmen müzikte sınır tanımayan besteciler de vardır, başka ülkelerin müzik kültürlerinden yararlanarak ortaya yeni şeyler koymaya çalışan besteciler de. Doğuya yönelme ve doğunun müzik cevherinden yararlanarak müzik ufkunu genişletme eğilimi Avrupa müziğinde eski sayılabilecek bir eğilimdir. Onikinci yüzyılda Avrupalı gezgin müzisyenlerin beslendikleri ve Avrupa müziğine birikim aktardıkları kaynak, bu gezgin müzisyenlerin dolaştıkları doğu, daha ziyade islâm kültür coğrafyası idi. Müzikle ilgili belki de dünyanın en heyecan verici düşüncelerinin kaynağı hep doğu olmuştur desek, yanlış bir şey söylemiş olmayız. Müzik hakkındaki en ilgi çekici felsefî yaklaşımlar, teoriler hatta melodiler doğudan çıkmıştır. Sadece Hind ve Çin müzik kültürüne bakıldığında uçsuz bucaksız bir müzik zenginliğine rastlanabilir. Bütün doğunun ve islâm dünyasının müzik cevheri toplamı muazzamdır ve bunun Avrupalı bestecileri etkilemesi kaçınılmazdır.

Ancak özellikle ondokuzuncu yüzyılın sonları ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Claude Debussy başta olmak üzere pekçok batılı bestecide doğu müziklerine eğilim ve eserlerinde bu etkiye rastlanabilir. Ondokuzuncu yüzyıl sonları ve yirminci yüzyıl ortalarına kadar müzikte gerçekten ciddî bir çıkış yakalayan Rus müzisyenleri, özellikle “Şehrâzâd” süitiyle Nikolai Rimski Korsakof, bu etkiyi anlatabilmek için en önemli örneklerden biridir. Albert Roussel gibi, ondokuzuncu yüzyılın son çeyreği ile yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış bestecilerde ise daha ziyade Hind müziği etkileri görülür. Roussel'in “Padmavati” adlı opera-balesi bunun açık bir örneğidir. Bazı Amerikalı bestecilerin, özellikle John Cage'in zen-budizmden etkilenerek bunu raslamsal müziğinde ortaya koyması, Henry Cowell'ın uzak doğu çalgı ve makamsal-modal yapılarını kullanması, yine yirminci yüzyılın önemli bestecilerinden Olivier Messianen'in Hind müzik birikimini ve yine Fransız besteci Pierre Boulez'in eserlerinde uzak doğuyu yansıtması, batılı bestecilerin arayışlarını ortaya koymaları bakımından önemlidir. Batı müziğinde bu arayışlar “Egzotizm” başlığı altında incelenir.
Özellikle ondokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla doğru ilerlerken ve yirminci yüzyılın da önemli bir bölümünde batılı müzisyenlerin doğu müziklerine yönelmeleri ve eserlerinde bu etkiyi bâriz bir şekilde görmek, batılı müzisyeni anlamak bakımından önemlidir. Bütün batı müziği, özellikle Avrupa müzik tarihi gözönüne alındığında bu arayışlar daha anlamlı hâle gelebilir ve Avrupalı müzisyenin, tıkanan Avrupa kültürü içinde bir tür çıkış yolu olarak anlaşılabilir. Meselâ Futurist (gelecekçi) müzisyenlerin arayışlarını da kültürel tıkanma ile açıklamak mümkün olabilir. Ama bu arayışların neden özellikle doğu müzik kültürlerine yönelik olduğu sorusu da önemsiz bir soru değildir. Bu doğu, oldukça geniş bir doğudur ve Arap, Fars, Türk gibi milletlerin müziklerini de kapsamaktadır.
Bu soruya verilecek cevaplardan bir tanesi, belki de doğuda, henüz kaybolmamış hikmete dâir izlerin varolduğu ve bu hikmetin, doğulu kültürlerin müziklerine de yansıdığı şeklinde olabilir.