Merak ediyorum ömrü boyunca aşk acısı çekmeyen insan var mıdır? Peki ya seçme şansınız olsaydı aşkı yaşayıp acısını mı çekmek isterdiniz yoksa hiç hayatımda aşk olmasın acısı da eksik kalsın mı demek isterdiniz?
Bana göre aşk olmadan hayatın bir anlamı yok. Ama bu romantiklikten ya da duygusal olmaktan gelen bir durum değil. Aşkın insanı götürdüğü yere başka bir araba gitmiyor sanırım ondan. Söylemek istediğim şey tam olarak Leyla’dan Mevla’ya durumu.
Benim jenerasyonumdaki arkadaşlar çok iyi bilirler ki biz hep Sezen Aksular Yıldız Tilbelerle büyüdük. Aşkın eziyet eden, bunaltan, çile çektiren haline tanık olduk. O zamanın enerjisi öyleydi çünkü. Sensiz yaşayamıyorum, sana muhtacı, tek sen ol başka kimseyi istemem demeyi sevgi zannettik. Aslında bunu terk edilme korkusu olduğunu, kendimizi değersiz hissetmek olduğunu yeni yeni anlıyoruz.
Kova Çağı, sevginin özgür hali.
Artık yeni bir devir başlıyor. Kova çağına geldik. Şimdi sevginin özgür halini yaşama zaman. Kova çağı bizi bağımlılıklardan arındırmaya, ilişkilerde eşitlik sağlamaya niyet etmiş gibi duruyor. Elimizdeki bütün sevgiyi tek bir kişiye vermeyi bırakıp kendimizde dahil olmak üzere daha eşitlikçi sevgilere doğru gidiyoruz.
Artık bağımlılıklardan kurtulmamız lazım özellikle ilişkilerdeki bağımlılıklardan. Sana muhtacım, sensiz yaşayamam, sen olmadan nefes bile alamıyorum, bana yaşattığın bütün acılara rağmen seni çok seviyorum dediğiniz her kim varsa onu bırakın artık. Bırakın! Bırakın ki içinizde Allaha doğru bir kapı açılsın. Biliyorum bıraktığınızda çok canınız yanacak, çok acı çekeceksiniz o acı sizin anahtarınız olsun. Zaten o kapıdan yalnızca yananlar geçer.
Bu arada o acıdan kaçmaya çalışmayın çünkü kaçamazsınız çekmeniz lazım. Çektiğiniz bir aşk acısını başka yeni bir kişiyle bastırmaya çalışmak Allah’ı kandırmaya çalışmaktır. O acı size boşuna verilmedi.