Ağırınıza gitmedi mi?

İyi bir haber olduğunda kısacık bir yer yazılır. Mesela “Akçokoca çok güzel bir yer” ya da “bilmem kim Sapanca’da tatil yapıyor” denilir. Kimse de bilmez ki Akçokoca nereye bağlı! Ya da Sapanca nerenin ilçesi?

Kimse bunları sorgulamaz. Haberde de bu iller yer bulmaz. Bizzat ilçeler meşhur olur.

Ama Kaynarca’da bir cinayet olduğunda mutlaka “Sakarya’nın Kaynarca ilçesi” diye belirtilir. “Bir kötünün kırk mahalleye zararı olur” atasözü doğrudur.

Konu bu değil tabi. “Ölen öldü biz kendimize en az zarar gelmesine bakalım” mantığında değiliz. Olmak da çok insani değil.

Suriyelilerle ilgili tepkileri benim kadar sık dile getiren olmasın. Hatta bir kez gazetemizde manşet bile yaptık. Onlar sokaklarda gezerken bizim evlatlarımızın onların ülkelerinde şehit olmaları en çok bana dokunuyor. Bu görüşümde de değişiklik yok.

Ancak konu kadınlar ve çocuklar olunca iş değişiyor. Hiçbir insan bir insana tecavüz edemez.

Hele ki dokuz aylık hamile bir kadını karnındaki bebeğini ve 10 aylık evladını katletmeyi kimse açıklayamaz.

Bu ve bunun gibi suçlar için bir değil bin müebbet verseniz azdır.

İdam cezası bile toplum nazarında yeterince tatmin edici kalmayacaktır. Bu tip olaylarda insanların idam edilmesi bile ödül sayılmalıdır. İbret olsun diye cenazesi bil defalarca asılmalıdır ki bir daha kimse bu tip ahlaksızlıklara yeltenememelidir.

Hiçbir gerekçe kadına ve çocuklara yapılan bu saldırıyı haklı çıkaramaz. Hiçbir kelime de bu durumu anlatmaya yetmez.

Bu yazıyı gerçekten ellerim titreyerek yazıyorum. Her ne kadar bu suçu işleyenler en ağır kelimeleri hak ediyor olsalar da bizim insanlığımız ve yayın ilkelerimiz ağzımızı kalemimizi bağlıyor.

Ancak herkes bu davanın takipçisi olmalı. Bu insanların (!) en ağır cezayı alması için elimizden geleni yapmalıyız.

Bu kişilerle aynı havayı soluduğumuz için utanıyoruz.

Ve artık utanacak değil gurur duyacağımız şeyler yaşamak istiyoruz.

Onun için de utanacak şeylerin en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor.