İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü öncülüğünde Karasu’da ilk kez gerçekleştirilen “Karasu’nun Bilinmeyen Tarihi” isimli ve konulu konferansın ilk bölümü, geçtiğimiz Pazartesi günü Karasu Şehit Üsteğmen İbrahim Abanoz Anadolu Lisesi konferans salonunda gerçekleştirildi. İkinci ve son konferansın da 27 Mayıs Pazartesi günü yine konferans salonunda gerçekleştirilecek olan programda Karasu’nun tam anlamıyla gizli kalmış geçmişi ve günümüze kadar yanlış gelen bilgileri anlatıldı. Katılımcıların adeta soluksuz takip ettiği konferansın konuşmacısı Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yakınçağ Tarihi yüksek lisans öğrencisi ve Karasulu araştırmacı tarihçi Oğuzhan Kır, Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadarki zaman dilimini kapsayan Karasu’nun kültür, tarih ve coğrafyasıyla ilgili bugüne kadar duyulmamış gerçekleri gözler önüne serdi. Konferansın açılış konuşmasını yapan İlçe Milli Eğitim Müdürü Çetin Turhan, “Program sonunda herkesin ‘Keşke bu salonda boş yer kalmasaydı da, bütün Karasu bu gerçekleri duysaydı’ diyeceğinden eminim. Çünkü hayatımda hiç duymadığım şeyleri duydum kendisinden, sizler de bu konferans ile duyacaksınız” diyerek başladı.

 

Tarihimizden bihaber yaşamışız

 

Yaşadığımız şehrin, gerçekten böyle bir şehir mi olduğunu kendime bir kez daha sordum. Nasıl olur da yaşadığımız yerin geçmişinden bu kadar bihaber oluruz diye düşünmekten kendimi alamadım” diyerek sözlerine devam eden Turhan, konuşmasını “Adeta Karasu’nun tarihinden ve bilinmeyen geçmişinden bihaber yaşamışız. Acaba geçmişte ne oldu da bizler burada yaşar hale gelmişiz, tarihimizin, kültürümüzün ve coğrafyamızın önemsenmeyecek kökeni nedir diye sormamışız. Duyacaklarınız, Karasu’nun aslında ne kadar da önemli bir jeopolitik konuma sahip olduğunu size kanıtlayacak” ifadeleriyle tamamladı. Turhan’ın konuşmasının ardından Araştırmacı ve Tarihçi Oğuzhan Kır kürsüye gelerek yaklaşık iki saat süren duyulmamış ve bilinmeyen gerçekleri anlattı. Karasu’nun bugün olduğu gibi Osmanlı zamanında da bölgenin ve ülkenin dünyaya açılan kapısı olduğunu söyleyerek konuşmasına başlayan Kır, “Karasu, bölgemizdeki diğer il ve ilçelere göre farklılık gösterir. Örneğin, Karasulu öğrenciler, dışarıda okuduktan sonra ilçemize geri dönüyorlar. Ama diğer ilçelerdeki öğrenciler, okudukları yerde kalıyor veya başka illere gidiyor, ilçelerine dönmüyor. Bunu yanı sıra ilçemize gelen memurlar da Karasu’dan etkileniyor ve kalıyor” dedi.

 

Karasu’da pek çok isim yanlış

 

Karasu’nun Osmanlı’nın kuruluşu sonrası yayılma döneminde ve Osmanlı Devleti kurulduktan sonra jeopolitik konum olarak son derece önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Oğuzhan Kır, 1880’li yıllarda Karasu’ya ait haritalar çizildiğini belirtti. O yıllarda Karasu’nun adının İncirli olduğunu belirten Kır, “Karasu hakkında bilinen çok büyük yanlışlar var. Karasu’nun merkez mahallesi olan İncilli’nin gerçek adı İncirli’dir ve bu isim Karasu’nun asıl ismidir. Karasu’nun asıl merkezi Küçük Karasu’ydu, insanlar sonradan bugünkü merkeze geldi. O mahallenin (eskiden köy) adı da Küçük Karasu değil, sadece Karasu’dur. Küçük Karasu diye bir isim yoktur. Maden Deresi diye de bir isim yok. O derenin adı Karasu Deresi’dir. Küçükboğaz diye bir göl de yok, gölün ismi Karasu Gölü’dür. Bu isimler sonradan türetilmiş ve günümüze gelmiştir” dedi. Karasu’da Kelköy / Kel Ali Paşa Köyü’nün de adının Hürriyet Köyü olarak değiştirildiğini, Baltacılar Köyü’nün de Gölköprü diye değiştirildiğini ve isimlerinin iade edilmesi gerektiğini ifade eden Kır, “Bir yerin isminin değiştirilmesi, o bölgenin tarihine, geçmişine ve kültürüne yapılmış en büyük saygısızlıktır” şeklinde konuştu.

 

Karasu, Osmanlı’yı besliyordu

 

Karasu’nun Osmanlı Devleti’nin kereste ve hububat ihtiyacını karşılayan en büyük merkez olduğunu dile getiren Karasulu Araştırmacı ve Tarihçi Oğuzhan Kır, “Osmanlı’nın kereste ihtiyacının yüzde 50’si Karasu’dan karşılanıyordu. Bu bölgeden sürekli gemilerle kereste taşınarak, Osmanlı Devleti’nin tüm gemi donanmasının malzemesi bu bölgeden temin ediliyordu. O yüzden Karasu, Osmanlı için inanılmaz bir öneme sahipti. O zamanlar, sadece Acarlar Longozu değil, Karasu’nun kuzeyi olduğu gibi doğal bir longoz halindeydi ve suya dayanıklı Kızılağaç (dışbudak, karaağaç), göz alabildiğince ilçenin genelinde yetişmekteydi. 10 yılda bir, İstanbul’dan gelen binlerce oduncu Melen’e kadar olan bu bölgedeki ağaçları kesiyor ve gemi yapımı için İstanbul’a gönderiliyordu” ifadelerini kullandı. Karasu’nun liman şehri olduğunu ve bu bölgenin de zaman zaman Rus saldırısına uğradığını ve öncesinde Osmanlı’nın Bizans’ın doğuyla irtibatını kesmek için fethettiği Karasu ile ilk defa denizlere açıldığını dile getirdi. Osmanlı’nın donanma gemilerinin sığınma yeri olarak Sakarya Nehri’nin Yenimahalle bölgesini kullandıklarını da dile getiren Kır, Karasu’da yaşamış beylerin de Osmanlı padişahları ile sık sık mektuplaştığını ve bölgenin padişahlar tarafından da ne kadar öneme sahip olduğunu belgelerden gördüğünü de sözlerine ekledi. Yaklaşık iki saat süren konferansta pek çok bilinmeyeni anlatan Kır’ın ikinci konferansını 27 Mayıs Pazartesi günü saat 21:00’da konferans salonunda vereceğini belirtmesiyle ilk program sona erdi.

 

HABERE AİT FOTOĞRAFLAR AŞAĞIDA: